Atasözleri nasıl oluştu !

Toplumun geneline hitap eden ve öne çıkan atasözleri insanları yönlendirmede ve davranışlar üzerinde de oldukça etkilidirler. Aynı zamanda atasözleri bir toplumun inanç başta olmak üzere düşünce yapısını ve kültürünü de en güzel biçimde ifade ederler. Asırlardır süregelen bu sözler içinde Ne Ekersen Onu Biçersin sözü de önemli bir yer kaplar. Bunda ifade ettiği anlamın değerli oluşunun dışında toplum üzerinde etkisinin de bir hayli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki Ne Ekersen Onu Biçersin Ne Demek? Ve bu atasözünün hikayesi nedir gelin birlikte inceleyelim.

İnsanın kendine has davranışlarının hepsinin tıpkı bir bumerang gibi kendisine döneceği bilinmelidir. Yani Sevgi eken bir insan Sevgi görürken, Kötülük yapansa aynı şekilde kötülük görecektir. Yani yaptığımız her şeyin bize dönüşü de olacaktır. Bu yüzden her insanın hayatını bu söz nispetinde yaşayarak her daim güzellikler etmesi de bir gerekliliktir. 

Gelelim Bir de bu Bu sözün konu bulduğu hikayeye..

 Zamanın birinde ihtiyar bir adamın eşi evinde tereyağı yapar ihtiyar adamsa bu tereyağlarını tüccara satarak geçimini sağlarmış. 

Tüccar her tereyağı gelişinde tereyağını tartmadan direkt olarak satış bölümüne koyarmış. Ancak günlerden bir gün tüccar bu tereyağını tartmaya karar vermiş. Tartıya koyarak 900 gram geldiğini gördüğünde ise oldukça öfkelenmiş ve İhtiyar adam geldiğinde bunun hesabını sorarak, bir daha bu adamdan tereyağı da almayacakmış. 

Olaydan bir gün sonra ihtiyar adam elinde tere yağlarla çıka gelmiş ve tüccar öfkeli bir ses tonuyla

-Seninle alışverişime son veriyorum demiş. 

İhtiyar adam bu duruma üzülerek anlam veremez ve 

-Bir sorun mu var efendim

Tüccar ise getirdiği yağın 1 kilogram değil 900 gram olduğunu adamın yüzüne vurmuş. 

İhtiyar adamsa

-Bizim terazimizde kullanabileceğimiz bir ağırlık olmadığı için sizden geçmişte aldığımız 1 kilogram şekeri ağırlık olarak kullanıyoruz demiş. 

Bu sözler karşısında yüzü kızararak utanan tüccar ise boynunu eğerek sessiz kalmış. 

İşte Ne ekersen onu biçersin sözü de bu olayla birlikte anılır olmuş ve günümüze kadar gelmiştir.